| Şiirler... | |
|
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Şiirler... 23rd Haziran 2007, 22:17 | |
| ya geçen başlığı sildim.şairlerin şiirleri olmalı burda.mesajlarını silmek zorunda kaldıklarım kusura bakmasın. | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 23rd Haziran 2007, 22:19 | |
| mesela:
AYNALARIN ARDINDAKİ
kendine aynadan yüz seç! bir maskeden ibarettir hayat... aynalar ki...hep yalancı
saklama artık gölgeni kendinden hicretin riyanadır-riyan kalbine- gizlendiğin kadar aşikarsın yeryüzünde
beyaza sığınsan da karanlıksın ey gönül!çık ömür kafesinden sonsuzluğu arasan da-bir anlıksın-
sızındır kalbine işleyen an ve asır bir adı-öteki-dir aşkın anlaşılmadı.vahşiyi yahşi eden sır...
suyu tuza akıtan el bir-ol-deyişinde saklı herşey kır aynaları bitsin bu ak hüzün...
...
Ali Pektaş | |
|
| |
ayşegül
Mesaj Sayısı : 215 Kayıt tarihi : 03/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 23rd Haziran 2007, 23:04 | |
| neden sildin ki güzeldi ynı kendı adıma konusursam
memnunduk bız siirlerinden.. | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 24th Haziran 2007, 11:00 | |
| teş. ama nse belki soora.biraz da öğrenirim.Şiir üstün bi sanat ne de olsa.Bana mı kalmış.onca büyük varken: BENİM ŞİİRİM Bakmayın çevremi kuşatanlara Hüznün, yalnızlığın şairiyim ben Issız ovaların nehriyim ben İçimde işliyor derin bir yara Aşkın öldürmeyen zehriyim ben Bakmayın çevremi kuşatanlara Hüznün, yalnızlığın şairiyim ben Kapattım kalbimin son kapısını Dokunun; boşlukta bir taş gibiyim Hafızası ölü nakkaş gibiyim Çekiyorum mutsuzluğun yasını Ayaklara mahkum bir baş gibiyim Kapattım kalbimin son kapısını Dokunun; boşlukta bir taş gibiyim Ölümü yaşadım ölmeden önce Bana sonsuzluğu beklemek düştü Mazide benim de yüzüm gülmüştü Uyandım, mutsuzluk geri dönünce Ölümü yaşadım ölmeden önce Bana sonsuzluğu beklemek düştü Gelsene, nerdesin, ey sessiz ölüm Adını yazsana dudaklarıma Zaman kan süzüyor kulaklarıma Hıçkırığa mahkum biçare gönlüm Haydi takılıver ayaklarıma Gelsene, nerdesin, ey sessiz ölüm Adını yazsana dudaklarıma Bulsam Kafdağı'nın eteklerini Başımı çevirip gitsem mi bilmem Ben ki yaranamam, şakaya gelmem Kuruttum bengisu peteklerini Karanlık dolu bir dünyada gülmem Bulsam Kafdağı'nın eteklerini Başımı çevirip gitsem mi bilmem Umutlar sultanı anlayamadı Sizler beni asla anlamazsınız Biraz sevdasınız, biraz nazsınız Kimse benim gibi ağlayamadı Belki gülersiniz, inanmazsınız Umutlar sultanı anlayamadı Sizler beni asla anlamazsınız Nurullah Genç | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 25th Haziran 2007, 13:13 | |
| BULMAK Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine Kapılıp gidiyorum saçının sellerine Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Erdem Beyazıt | |
|
| |
ayşegül
Mesaj Sayısı : 215 Kayıt tarihi : 03/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 25th Haziran 2007, 19:51 | |
| Anladin Mi?
Hicran destanini kendinden oku, Mecnun'dan duyup da rivayet etme. Aşkin Leyla'sini gördünse söyle. Söz temsili bulup hikayet etme.
Yüz bin Leyla dogar alemde her gün, Senin aradigin zevk, sefa dügün. Tutacagin işi önceden düşün; Daha ilk adimda nedamet etme.
Sevdanin oduna pek güvenilmez, Tutuşurşan eger kolay sönülmez. Bu yolun hükmüdür geri dönülmez, Canina kiymazsan seyahat etme.
Iyi bak kabina, olmasin delik, Boşuna taşirsin ,gider gündelik. Aninda olmali, ettigin iyilik, Alem duysun diye, inayet etme.
Kabe'den maksadin varmaktir yara, Kör gibi tapinma, kara duvara, Hizir'i ararsan kendinde ara, Bulamadim gibi rezalet etme.
Muhabbet herkesin aklini çelmez, Gönül viranesi kolay düzelmez. Alemden çekinme bir zarar gelmez, Sen kendi kendine hiyanet etme.
Şen şatir gönlüne hicran dolmasin, Gençligin gülşeni gamla solmasin. Neyzen gibi aklin yarda olmasin, Özründen çok büyük kabahat etme.
Neyzen Tevfik | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 30th Haziran 2007, 20:41 | |
| KARANLIK DUVARLAR I. Önünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda Herkes bir yere gidiyor önünü alamıyorum Çaresiz direniyorum bu dönüm noktalarında kimse elini uzatmıyor Bir gürültülü yaşamağa gidiyor dünya boşalan bir deniz gibi Bu sesler ormanında kaybolan bir çağ bu. Nereye gitsem hep apartmanlar çıkıyor önüme Alıp başımı duvarlara çarpıyor bu yollar Gidip gelmelerim bu dar sokaklarda İnsanların koşup dolduğu bu dar yapılarda Bir kısır döngüye girmek için bütün çabalar Biz bunun için mi geldik. II. Kara ağaç gibi bağlıyım katı bir çağ bu Her şey bir makine düzenine gidiyor -- düzen diyorlar beni çağırıyorlar -- Irmak yatağına sığınıyorum sınırlı bir çağ bu Baktığımız her şeyde bir yalan kabuğu Bir mercek düzenine bağlanıyor gözlerimiz. III. Şu zaman çıkmazında alıp beni bir altmış yaşa bağlıyorsunuz Doğmadan ölüme yöneldik gerisi yok diyenler var Sınırlı yıl oyunlarına inananlar var Sizin güveniniz bir güneş düzeninde Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum Bir ağacı büyütüyorum her yerimle Bir ağacı uyguluyorum -- her şey bir ağaç düzeninde -- Yerde gökte ve her her yerde Dallarında ben ağacın incecik köklerinde Boğuluyorum -- bağlanıyorum -- Ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum. IV. Şu dar odanın katı yalnızlığında Ve her şeyin çıplaklığında Durup bir pencereyi deniyorum Gizliliğin dışına çıkıyorum Araçların İnsanların Şehrin ve meydanların ve kalabalığın ve herşeyin İçimde yalnız ve yapraksız Bir kavak ağacı büyüyor -- Çıplak ve göğe doğru -- Ama küskün ama yalnız ama yapraksız ve uzun Bir ağlama duvarı bu. Yatak ve yorganın kuru yalnızlığında Ve aklın dar yalnızlığında Şehrin ve herşeyin Ve kalabalığın yorgunluğunda Saçların ve parmakların Ve gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında Ve aynaların sığ görünümünde Bunalıyorum. V. Susmanın kalesine sığınıyorum Önümde karanlıktan duvarlar Sırtımda insan yüklü bir gök var.
Erdem Beyazıt | |
|
| |
ayşegül
Mesaj Sayısı : 215 Kayıt tarihi : 03/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 8th Temmuz 2007, 19:30 | |
| | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 30th Ağustos 2007, 10:05 | |
| SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE II Gelin gülle başlayalım atalara uyarak Baharı kolayarak girelim kelimeler ülkesine Bir anda yükselen bir bülbül sesi -Erken erken karlar ortasında Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta- Bana geri getirir eski günleri ...Paslanmış demir bir kapı açılır Küf tutmuş kilitler gıcırdarken Ta karanlıklar içinde birden Bir türkü gibi yükselirsin sen Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken Söyleyemediğim ateşten kelimeleri Şuuraltım patlamış bir bomba gibi Saçar ortalığa zamanın Ağaran saçın toz toprağını Bana ne Paris\'ten Newyork\'tan Londra\'dan Moskova\'dan Pekin\'den Senin yanında Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu Geceme gündüzüme Gözlerin Lale Devrinden bir pencere Ellerin Baki\'den Nefi\'den Şeyh Galib\'den Kucağıma dökülen Altın leylak III Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma Kimi ırmaklardan yansıma Kimi kayalardan kırpılma Kimi öteki dünyadan bir çarpılma İçi ölümle dolu Dönen bir huni Doğarken güneş Kesilmiş ölü yüzlerden Bir mozayik minyatürlerden Dokunur tenimize Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay Ve birden senin sesin gelir dört yandan Menekşe kokulu sütunlardan Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan Gözlerine ait belgeler sunulur Ey aşkın kutlu kitabı Uçarı hayallere yataklık eden Peri bacalarının yasağı Gönlümün celladı acı mezmur Bana bıraktığın yazıt bu mudur Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi Senden bir gök Senden yıldızlar ördüler Ateş böcekleri O gece dört yanıma Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı Sen bir anne gibi tuttun ufukları Ve çocuklar gülle anne arasında Seninle güller arasında Tuhaf bir ışık bulup eridiler Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler Aramızdaki sırra Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar Gençlik monologları Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından Bana getiren Yasamız vardı Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben IV Senin kalbinden sürgün oldum ilkin Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Uzatma dünya sürgünümü benim Güneşi bahardan koparıp Aşkın bu en onulmazından koparıp Bir tuz bulutu gibi Savuran yüreğime Ah uzatma dünya sürgünümü benim Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil Ayaklarımdan belli Lambalar eğri Aynalar akrep meleği Zaman çarpılmış atın son hayali Ev miras değil mirasın hayaleti Ey gönlümün doğurduğu Büyüttüğü emzirdiği Kuş tüyünden Ve kuş sütünden Geceler ve gündüzlerde İnsanlığa anıt gibi yükselttiği Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Bütün şiirlerde söylediğim sensin Şuna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome\'nin Belkıs\'ın Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini Ey gönüllerin en yumuşağı en derini Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında Çatı katlarında bodrum katlarında Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba Hep Kanlıca\'da Emirgan\'da Kandilli\'nin kurşuni şafaklarında Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Ey çağdaş Kudüs (Meryem) Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında Köle gibi satıldım pazarlar pazarında Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda Verilmemiş hesapların korkusuyla Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili En sevgili Ey sevgili SEZAİ KARAKOÇ | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 4th Eylül 2007, 22:44 | |
| YAĞMUR DUASI
BEN geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden bir şeyler bekler Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum Ben geldim geleli açmadı gökler
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım Biri damla damla alnıma düşer Diğerinde durur göğe bakarım Ne şehir, ne deniz kokan gemiler Bir yağmur bilirim bir de kaldırım
Nedense aldanmış ilk gece annem Efsunlu bir gömlek giydirmiş bana İşte vuramadı gökler bana gem Dinmedi içimde kopan fırtına Nedense ilk gece aldanmış annem
Biri çıkmış gibi boş bir mezardan Ortalıkta ölüm sessizliği var Bana ne geldiyse geldi yukardan Bana ne yaptıysa yaptı bulutlar Biri çıkmış gibi boş bir mezardan
İyi ki bilmiyor kalabalıklar Yağmura bakmayı cam arkasından İnsandan insana şükür ki fark var Birine cennetse birine zindan İyi ki bilmiyor kalabalıklar
Yağmur duasına çıksaydık dostlar Bulutlar yarılır hava açardı Şimdi ne ihtimal ne de imkan ar Göğe hükmetmekten kolay ne vardı? Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Ben geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden bir şeyler bekler Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum Ben geldim geleli açmadı gökler
Sezai Karakoç | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 22nd Eylül 2007, 11:02 | |
| KAR ŞİİRİ Karın yağdığını görünce Kar tutan toprağı anlayacaksın Toprakta bir karış karı görünce Kar içinde yanan karı anlayacaksın Allah kar gibi gökten yağınca Karlar sıcak sıcak saçlarına değince Başını önüne eğince Benim bu şiirimi anlayacaksın Bu adam o adam gelip gider Senin ellerinde rüyam gelip gider Her affın içinde bir intikam gelip gider Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın Ben bu şiiri yazdım aşkın çeşidi Öyle kar yağdı ki elim üşüdü Ruhum seni düşününce ışıdı Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın Sezai Karakoc | |
|
| |
ayşegül
Mesaj Sayısı : 215 Kayıt tarihi : 03/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 24th Eylül 2007, 17:01 | |
| bu cok guzelmıs | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 25th Eylül 2007, 23:31 | |
| evet.Adam yaziyor yauuw dedirtcek cinsten. Şiir-şair Şiir denilen terim, îcâd olmuş bir vakit İlhâm adlı meleke, buna sermâye, nakit Sözler birer bilmece, mânâlar sened, akit... Şâirin mârifeti, mısrâları dizdirmek... Sırlar, evet o sırlar; gizli hazînesinde Ne fırtınalar kopar, muhteşem sînesinde Görünülenden öte, görür âinesinde... Erbâbının işidir, bu tılsımı çözdürmek... Varılmaz uç noktalar, âniden olur yakın Emir alan duygular, topluca eder akın Önüne de geçilmez, dinlemez aman, sakın... Bilenin vazîfesi, bilmeyene sezdirmek... Öyle bir heyecân ki, vecdi nefesler keser Yedi İklim birleşse, itirâz yeli eser Dışta gülüş bahâne, iç bünyesinde küser... Maksâdı tebessümde, kemân kaşı büzdürmek Lodos Rüzgârları'yla, akıl karaya vurur Çıkıp azgın dalganın, nasıl önünde durur? Beklenmedik ateşle, muazzam deryâ kurur... İşte o an gemiyi, tek katrede yüzdürmek... Mustafa Engin Karatay Ne guzel anlatmis ya.Tek katrede gemi yuzdurmek... | |
|
| |
ayşegül
Mesaj Sayısı : 215 Kayıt tarihi : 03/09/06
| |
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 29th Eylül 2007, 12:36 | |
| AYNALARIN ARDINDAKİ kendine aynadan yüz seç! bir maskeden ibarettir hayat... aynalar ki...hep yalancı saklama artık gölgeni kendinden hicretin riyanadır-riyan kalbine- gizlendiğin kadar aşikarsın yeryüzünde beyaza sığınsan da karanlıksın ey gönül!çık ömür kafesinden sonsuzluğu arasan da-bir anlıksın- sızındır kalbine işleyen an ve asır bir adı-öteki-dir aşkın anlaşılmadı.vahşiyi yahşi eden sır... suyu tuza akıtan el bir-ol-deyişinde saklı herşey kır aynaları bitsin bu ak hüzün... ... Ali Pektaş | |
|
| |
ayşegül
Mesaj Sayısı : 215 Kayıt tarihi : 03/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 21st Ekim 2007, 14:29 | |
| herkesın sıır yazdgı donemler var heralde defterlerımı karıstırırken lise1de bı arkadasımla atıstığm dızlerımı buldum bakalım nedıceksınız (sahsen bana çok komık geldı o yuzden cekınmeyın ıstedıgınızı dıyın ) *** aldım kalemı elıme vurdum gonul telıne dökülsün nagme nagme içimdeki sızılar,içimdeki sızılar gönlüm dolmuş feryad fıgan yok bır kez halım soran sorsa da olmaz derman bana yarim getirin,içimdeki sızılar yanarım yanarım halime degıl uzaktakine derim elımde degıl benım halım kımsenın umrunda degıl içimdeki sızılar içimdeki sızılar benzedim mustafa amcaya dıyememıs derdını kımsye o da dokermıs derdını bır kac mısraya mezara gırerım ben de aglaya aglaya içimdeki sızılar içimdeki sızılar dıstan bakarsın bellı olmaz hıcbırseyım merveye sorsan en neselı benım bır aydır kımse bılmez ne haldeyım içimdeki sızılar içimdekı sızılar derdım derım suc mu derım sankı karsımdakıne ıftıra ederım dayanamam buna yıkar dokerım her zamankı gbı yıne şişer gözlerim herşey parca parca birleşik benım ıçım dısım karısık gördüm gökyüzünde var bı ısık bu kadar yalnızlıga gonlum degıl alışık yalnız degılsın deme bana alınır oldum her lafına yıprandım ben gunden gune inanamıyorum ılk tanıdıgım sana bır resım bır ısım degıl derdım öyle olsa tüm rehberi tumden sılerdım bil ki bütün kareleri kalp defterıme ekledım elımde olsa tum bunları sana bıle demezdım şimdi yıldızlar agac ve denız ortak oldu yazıma pervasızca boşalmakda varmış yazımda kötü de baslasam ılk senenın yazına bilirim Rabbim hayırsızı koymaz yazıma düşüncem amellerim ve sözüm celişmede kalbim ve aklım hep çatışmada dilim sevdiğimle bıle atışmada ben böyle mıydım aklım hep karışmada şimdi deme yıne derdın demedın o kadar kafıyeyı ben nerden bıleyım derdimi dinlemeye varsa sabrın dılegın sakince kırmadan gel iki kelam edelım zıtlat arası ahenk muallakta olsa da tüm insanlar baksın ikimzin üslubuna sanki ben anotta sen katotta keske her zaman dengede olsa işte o zaman sen benı ben senı sevgıyle cekeriz biri fazla olsa bak o zaman görürüz hep süreklı kavgada sürtüşmede oluruz belkı de kalp kırmaktan iki defa ölürüz. aysegul cebi | |
|
| |
cns
Mesaj Sayısı : 196 Yaş : 36 Kayıt tarihi : 22/08/06
| |
| |
ayşegül
Mesaj Sayısı : 215 Kayıt tarihi : 03/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 22nd Ekim 2007, 10:52 | |
| tek! bellı olmuo mu dandiklğinden bunlar bnım yazdıgım bunun bı cevabı varmıydı varsa nerde htrlamıom gerci telli nın gercek saırlerı koymalıyız demesınden snr yazmam bıraz ayıp ama komık dıe yazdım zaten..yorumlrı merak edıom | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 22nd Ekim 2007, 17:11 | |
| nie kendini küçük görüyon ki? gerçekten çok ii bölümleri var.devam etsen... | |
|
| |
cns
Mesaj Sayısı : 196 Yaş : 36 Kayıt tarihi : 22/08/06
| |
| |
ayşegül
Mesaj Sayısı : 215 Kayıt tarihi : 03/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 24th Ekim 2007, 19:25 | |
| !!!ESTAĞFİRULLAH !!! | |
|
| |
apo
Mesaj Sayısı : 25 Kayıt tarihi : 25/08/06
| Konu: Geri: Şiirler... 25th Ekim 2007, 14:10 | |
| yaşanmayan bir duygu olmayınca yazacak bi şeyde olmu yo bi de ole harbiden kendinizi ve kendimizi küçük görmememiz lazım herkes duygu ifade eder herkesin yaşadıklarından etkilendiği durumlar farklıdır anlatma şekilleri de tabi nese bunlar uzun işler ama şiir güzel de pembe hayallerde yüzecek zaman değil zaten çok zaman kaybettik. uzatmadayız ne zaman üflenir sura bilmem kuran için çalışanlar dünyaya olur merhem merhemle ne kadar giderse gidecek bu alem hak teala bilir malum cümle alem ii işte 2 dakkada şiir(güya nese hade) dediğim gibi pembe dünyada yaşamanın sırası değil | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 25th Ekim 2007, 19:17 | |
| şiirle pembe dünyada yaşamanın ne alakası var, anlayamadım. | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 21st Aralık 2007, 17:44 | |
| GEÇİLMEZ Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez; Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.
İçeride bir has oda, yeri samur döşeli; Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.
Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada, Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez.
Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne, topyekun? Aklı yele salıverip çıldırmadan geçilmez.
Kayalık boğazlarda yön arayan bir gemi; Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez.
Ne okudun, ne öğrendin, ne bildinse berhava; Yer çökmeden, gök iki şak yarılmadan geçilmez.
Geçitlerin, kilitlerin yalnız O'nda şifresi; İşte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez!
NECİP FAZIL KISAKÜREK | |
|
| |
ahmet
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 01/09/06
| Konu: Geri: Şiirler... 1st Ocak 2008, 22:24 | |
| Meydan Şiiri
Tek istikamet kabe; Ve tek örnek sahabe... Böyle yükseldi sütun, Böyle kuruldu kubbe. Derken nuru kararttı Yobazda kara cübbe. Tuzağa düştü aslan; Sorguç takıldı kelbe. Vatan yüzelli yıldır Manada bir harabe. Artık iman ve ahlak, Türbedarsız bir türbe. Ne hatıra maziden, Ne isim ne kitabe... Düşmek,yükselmek oldu Uçurumda mertebe... Ağla ey koca tarih Bu acıklı nasibe! Nerdesin ulvi fikir Çilekeş murakebe? Sahte devrimler boyu Tarihi muhasebe? Bağlıdır bu felaket, Tek tipe tek sebebe. Bir tip mücerret model Batı ajanı kahbe! Sürüyü teslim eden, Avrupalı celebe... Hele bak,şu hale bak; Eve,yurda,mektebe! Bizde profösör derler Kitap yüklü merkebe. Lisan diye hırlayış; Kültür diye alfabe... Pazar müflis,kent deli, Köy boş karakol izbe... Bir çatışma boğuşma; Şeytan uğrunda cezbe. Karışmış gazetede Necaset mürekkebe. Ne bulduk parti parti, Eyledik de tecrübe? Bir kısmı Ebu Cehil, Bir kısmı İbn_i Sebe. Gerçeğe aykırılık; Uygunsuzluk mezhebe... İslam,gidip gelen top, Bir hizipten bir hizbe. Hak yolunda bir lider; Memur,hakkı tahribe. Düne kadar dıştandı, Şimdi de içten darbe. Diyanet işleri ki, Uymaz farza, vacibe. İlminde gaiplerin Haşyet duymaz gaibe. Yeni bir mamul eşya; Fetvaları şaibe. Bu muydu Büyük Doğu, Kırk yıllık muhasebe? Deli olsa yanaşmaz İşlerini tasvibe! Ya sanayi masalı; Derya rolünde habbe? Saksı içinde çınar; Görülmememiş acibe... Nefes almadan vermek... Sor bu işi tabibe! İş arayan bir millet; Diyar diyar göçebe... Şerefli ortak Pazar; Ona aş, sana küsbe! İçyüzü bu davanın, Köle olmak salibe... Dünkü sultan bugün kul, Ta meşrıkten mağribe. Rüşvetle maaşa zam, Enflasyonla debdebe. Yüz lira ona iner Daha inmeden cebe. Gidere tabii gelir Dibi sökülmüş heybe. “Doğa”da buldukları Zelzele ve seylabe. Biçare demokrasi, Karanlıkta körebe. Parti, bölücü alet Batıdan bize hibe. Gel de ey gerçek parti, Partiyi batır dibe! Her türlü sahteliği Yıkmak sana vecibe! Bu işi ne temizler, Hangi ok,hangi harbe? Hangi yel,hangi ateş, Hangi söz,hangi hutbe? Bir nesil bekliyoruz, Büyük nizama gebe. Nedir o nizam,nedir? Boyun eğmektir Rabbe! Milliyet ruha bağlı Kıymet sadece kalbe. Fatih’te erimiştir, Cengiz Han ve Kurt Cebe. Davet gücü İslam’da; Koministi edebe. Her şey herşey İslam’da; Ferde ve kavme rütbe. Bizde, kutsi emanet; Bizde yarın galebe! Gün geldi,saat çaldı; İşte yol koş takibe! Yetmez mi esaretin; Ey Türkoğlu,davran bee!
1975
Necip Fazil Kisakurek
Altındaki türkoğlu yazısı bundan 30 sene önce yazıldığı için(o zamanlar ırkçılık bu kadar popüler değildi.kürt-türk ayrımı pek yoktu.)durmakta.Şimdi olsa NFKnın bu ifadeyi kullanacağını pek sanmam.YAnış anlaşılmasın die söylüyorum.NFK ümmetçidir çünkü.İnsanları devirlere göre değerlendirmek gerek. | |
|
| |
| Şiirler... | |
|