11 FEN A
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
11 FEN A

bir FEN A masalı
 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Yavuz Sultan Selim

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 334
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 21/08/06

Yavuz Sultan Selim Empty
MesajKonu: Yavuz Sultan Selim   Yavuz Sultan Selim Empty9th Şubat 2007, 17:26

Osmanlı Devleti’nin dokuzuncu padişahı olan Yavuz Sultan Selim, kısa süren padişahlık dönemine rağmen nice ülkeler fethetmiş, büyük işler başarmış, efsane kahramanlardan biridir. O, bu kısa süre zarfında dönemin iki büyük devletini yıkmış, İslam’ın bayraktarlığını üstlenmiş, halifelik makamının Osmanlı’ya geçmesini sağlamıştır. Yaptıkları sayfalara sığmayacak bu büyük kahramanın hayat kitabından size birkaç yaprak sunmak istiyoruz:

YAVUZ SULTAN SELİM’İN KAFTANI

Sekiz ay süren Mısır seferi sona ermiş, dönüş yolculuğu başlamıştır. Yavuz Sultan Selim dönüşte hocası Anadolu Kazaskeri İbn-i Kemal’in yanında bulunmaktadır. Hem yol almakta hem de hocasına merak ettiği meseleleri sorup onun ilminden faydalanmaktadır. Ordu ilerlerken bir ara çamurla kaplı bir sahadan geçilir. Bu arada hiç beklenmedik bir hadise olur ve Kemalpaşazade’nin atının ayağı sürçer. Yerden sıçrayan çamurlar Yavuz’un kaftanını kirletir. Herkesin yüreği ağzına gelmiş, ne olacağını birbirine sormaktadır. Büyük âlim Kemalpaşazade ise başını önüne eğmiş, endişeli gözlerle beklemektedir. Koca Yavuz, değerli hocasının edebi ve mahcubiyeti karşısında kızarır ve ilme ne kadar değer verdiğini anlatan şu sözleri söyler: “Hocam üzülmeyiniz! Sizin gibi bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur bizim için bir ziynettir.” Ve kaftanını çıkarıp yaverine uzatırken: “Vasiyetimdir, öldüğüm zaman bu kaftanı sandukamın üzerine sersinler!” diye emir buyurur. Gerçekten de ulu hakanın vasiyeti yerine getirilmiş ve sözü edilen kaftan Yavuz Sultan Selim’in sandukasını süslemiştir.

YA SEN BİZİ KİMİNLE SANIRDIN?!

Hayatı muhteşem zaferlerle dolu olan Yavuz Sultan Selim, kısa fakat dolu dolu geçen hayatında küçük bir çıbana yenik düşer. Son anlarında yanında Hasan Can vardır. Yavuz, Hasan Can’a sorar:

- Hasan bu ne hâl?

- Şimdi Allah ile birlikte olma zamanıdır sultanım!

Cevap oldukça düşündürücüdür.

- Bre Hasan, sen bunca zamandır, bizi kiminle bilirdin?!

Yavuz Sultan Selim’in konuşmaya mecali kalmamıştır. Mushaf-ı Şerif’i işaret eder. Hasan Can güzel sesiyle Yasin-i Şerif’e başlar. Okumaya başlamasıyla yüzünde huzurun izleri halelenir. Sonra latif bir tebessüm yayılır etrafa. Koca Sultan belki de ilk kez böyle tebessüm eder dünyaya.

ÖNÜMÜZDE FAHR-İ KÂİNAT YÜRÜYOR!

Yavuz Sultan Selim, ordusuyla beraber Mısır seferine çıkmıştı. Mısır’ın merkezi Kahire’ye ulaşmak için Sina Çölü’nü geçmek gerekiyordu. Kurak ve çorak bu çölü geçmek neredeyse imkânsız gözüküyordu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Yavuz, Sina Çölü’nü ordusuyla geçmeye kararlıydı. Ordu içinde bunun imkânsız olduğunu söyleyenler olduysa da onları susturmasını bildi. Sina Çölü’nü geçerken yaşanan şu vaka ibretliktir:

Sina Çölü’nde yıllardan beri yağmur yağmamasının verdiği kuraklıkla, müthiş sıcaklık ve kum fırtınası vardır. Çölde ilerlerken Sultan Selim Han, bir ara atından iner. Sultanın ardından tüm devlet adamları da attan iner. Başta Sultan Selim Han ve tüm ordu, kurak ve çorak Sina Çölü’nde yayan yürümektedir. Ordu harap ve bîtab hâle gelmiştir. Fakat Yavuz, büyük bir edeb ve huşu içinde yürümeye devam etmektedir. Sebebi sorulunca; bütün heybet ve azametinden sıyrılıp, sükunet ve edeple şöyle der: “Önümüzde, Fahr-i Kâinat Resûlullah Efendimiz Hazreti Muhammed yürümükteyken, at üstünde gitmekten hayâ ederim!” Yavuz ve ordusu bir hafta gibi kısa bir sürede Sina Çölü’nü geçerek tarihte eşine az rastlanır bir başarıya imza atmışlardır.

PARLAYAN KILIÇ

Venedik’ten bir elçi gelmiştir. Herkesin cihanı titreten padişahı görmek isteyip de göremediği bir devirdir. Elçi, Koca Sultan’la görüşüp ülkesine geri döner. Ülkedeki üst düzey yöneticiler başta olmak üzere herkes bu heybetli sultanın nasıl birisi olduğunu öğrenmek istemektedir. Elçiye cihan sultanı Yavuz’un nasıl birisi olduğunu sorarlar.

- Göremedim, der elçi. Merak ederler:

- Huzuruna girdiğin, yanına kadar vardığın hâlde nasıl göremedin?

Bunun üzerine elçi şu müthiş itirafta bulunmak zorunda kalır:

- Kılıcı öyle parlıyordu ki, yüzüne bakamadım.

Kısa sürede Venedik elçisinin bu sözleri Osmanlı Sultanı’nın da kulağına gelir ve haşmetli Sultan şunları söyler:

- Paşalarım, der. Osmanlı Devleti’nin kılıcı parladığı müddetçe zalimlerin boynu daima eğik gezecektir. Ama Allah korusun, bu kılıç ne zaman ki kınına girer de paslanmaya başlarsa, işte o zaman kafalar yavaş yavaş dikilir ve bir gün bize yukarıdan bakmaya başlarlar.



--------------------------------------------------------------------------------
YAVUZ SULTAN SELİMOsmanlı sultanlarının dokuzuncusudur. Amasya’da doğdu. Babası II. Bayezid padişah olduktan sonra Trabzon’a vali olarak tayin edildi. 1512’de babasının yerine tahta geçti. İlk seferini Safeviler üzerine yaptı. 1514’te Safevileri Çaldıran Savaşı’nda mağlup etti. İkinci seferini Memlüklülere yapan Yavuz Sultan Selim, onlara karşı Mercidabık ve Ridaniye zaferlerini kazandı. 30 Aralık 1517’de üç büyük din için de önemli olan Kudüs’ü fethetti. Daha sonra yönünü Batı’ya çeviren Yavuz, Batı seferine çıkacağı sırada şirpençe hastalığına yakalandı ve kısa bir süre sonra vefat etti. Naaşı kendi adıyla anılan Fatih’teki caminin avlusundaki türbededir. HASAN CANDAN-ERSİN SÖĞÜTLÜ
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://11fena.zikforum.com
 
Yavuz Sultan Selim
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
11 FEN A :: aydın fen a gençliği-
Buraya geçin: